Ülkemizin Akdeniz iklim kuşağında yer alan coğrafi konumu itibariyle, sahip olduğu elverişsiz meteorolojik şartlar, yanıcı Akdeniz bitki örtüsü, engebeli topoğrafik yapı ve yoğun insan faaliyetleri sonucunda orman yangınları kaçınılmaz bir olgu haline gelmektedir. Günümüzde güncelliğini koruyan küresel ısınmanın da etkisiyle orman yangınlarının önemi daha da artmış, özelikle Avrupa kıtasında nemin düşük, sıcaklık değerlerinin yüksek olduğu Akdeniz iklim kuşağında bu tehlikenin boyutu her geçen yıl giderek artmaktadır.
Orman yangınları, yazları sıcak ve kurak geçen ve bu iklimin özelliği olan kolay yanıcı bitki örtüsü ile kaplı coğrafyalarda mutlaka oluşabilecek ve mevcut orman ekosistemlerinde az veya çok tahribat yapacak bir olaydır. Verilere göre yangınların ihmal, dikkatsizlik ve kaza; kasıt ve yıldırım gibi unsurlar sonucunda çıktığı görülmektedir. Ülkemizde yapılan istatistikler orman yangınlarına yaklaşık % 90 oranında insanların neden olduğunu ortaya koymaktadır. Bunlar içerisinde insan kaynaklı ihmal ve dikkatsizlik en önemli kısmı oluşturmaktadır.
Bu durumu artıran en önemli faktörlerden biri de insanların doğayı bilinçsiz kullanımının giderek artmasıdır. Özellikle pandemi koşullarının da etkisiyle ormanlara olan yoğun talep ve bu talebin düzensiz ve plansız karşılanması, vatandaşlarımızın tatil günlerini orman içi ve kenarı dinlenme yerlerinde geçirme talebi yangın çıkış sayı ve yoğunluğunu doğrudan etkilemektedir.
Yangınların riskinin en yüksek olduğu dönemlerde insanların ormanda gerekli önlemleri almadan mangal, kamp ateşi vb. amaçlarla ateş yakmaları, sönmemiş sigara izmaritleri, cam şişe vb. atıkları ormanda bırakmaları orman içinde veya bitişiğindeki tarlalarda gerekli önlemleri almadan ot, çayır, anız ve istenmeyen örtüyü yakmaları insan kaynaklı yangınların başlıca sebeplerindendir.
Kahramanmaraş’tan başlayıp Akdeniz ve Ege kıyılarını takiben İstanbul’a uzanan 1700 kilometrelik sahil bandının yer yer 160 km. derinliğe kadar uzanan 12 milyon hektardan daha fazla bir bölümü, orman yangınları bakımından “hassas” bölgeyi oluşturmaktadır. Akdeniz ikliminin karakteristiği gereği kurak ve sıcak yaz döneminde özellikle Ege ve Akdeniz bölgelerinde her yıl meydana gelen yangınlarda geniş orman alanları da etkilenmektedir.
28 Temmuz 2021 öğle saatlerinde Antalya Manavgat ilçesinin dört farklı noktasında başlayarak, Manavgat yöresinde önemli tahribata yol açan orman yangınları, takip eden süreçte Antalya’nın başkaca yöreleri, Adana, Mersin, Muğla ve Osmaniye başta olmak üzere Türkiye’nin çok farklı bölgelerinde vuku bularak önemli oranda orman alanlarının tahrip olmasının yanı sıra orman köyleri başta olmak üzere, ormana komşu yerleşim yerlerinde maalesef can ve mal kayıplarına da yol açmıştır. Yangın bölgelerinde sıcaklığın yüksek özellikle 40°C üzerinde seyretmesi, bağıl nemin %20’nin altında olacak şekilde çok düşük olması yanıcı madde nemini hızlıca düşürmekte ve ormanları yanmaya çok daha elverişli hale getirmektedir. Rüzgâr şiddetinin yüksek olması yangınların devam ettiği yörelerde yangının yayılma hızını arttırmakta ve yangına doğrudan müdahaleyi oldukça güç hale getirebilmektedir.
Orman yangınları ile mücadele konusunda özellikle çıkan yangın sayısına oranla yanan alan miktarının düşük olması yönüyle dünyada önde gelen ülkelerden biri olan Türkiye’nin donanım ve tecrübesiyle en başarılı ülkelere arasında yer aldığı da bilinmektedir. Hatta çoğu ülkenin yangın uzmanları yangınla mücadele konusunda ülkemiz Orman Fakülteleri ve Orman Genel Müdürlüğü’nün ilgili birimlerinden eğitimler almaktadır. Yoğun orman yangınlarının yaşandığı şu günlerde de Orman Genel Müdürlüğü bünyesinde görev yapan teknik personel ve orman yangın işçileri canları pahasına mücadelesini devam etmektedir.
Türkiye’nin farklı yörelerinde çıkmış olan orman yangınlarına havadan ve yerden aralıksız olarak müdahale edildiği görülmektedir. Orman teşkilatının sahip olduğu yangın organizasyonuyla çıkan yangına ilk müdahalesi 10-15 dakika gibi çok kısa bir sürede gerçekleşmektedir. Havadan müdahalenin önemi büyük olsa da çok büyük yangınlar ancak yer ekiplerinin doğrudan müdahalesi, karşı ateş vb. teknik uygulamalar ve personelin üstün çabası ile kontrol altına alınabilmektedir.
28 Temmuz 2021 tarihinden itibaren çıkan orman yangınlarının daha çok nüfusun ve hareketliliğin yüksek olduğu turizm yörelerinde görüldüğü dikkati çekmektedir. Akdeniz iklimin etkisinin olduğu bu yörelerin asli ağaç türü olan kızılçamla birlikte maki bitki örtüsü de bu alanlarda yayılış göstermektedir. Bu ekosistemler yangına hassas olmakla birlikte aynı zamanda yangına uyum sağlamış olan bir vejetasyona sahiptir. Doğal süksesyon içerisinde yanan bu alanlara kızılçam ve maki bitki örtüsü yangından kısa bir zaman sonra gelmekte, kızılçam kozalakları ve tohumları belli bir ısıya kadar zarar görmemekte, yangın sonrasında külün içerisinde çimlenebilmektedir. Maki bitkilerinin kökleri çoğu zaman zarar görmemekte, takip eden vejetasyon döneminde 1-1,5 metre sürgün verebilmektedir. Yanan alanlar koruma altına alınarak sonraki vejetasyon dönemlerinde türlerin doğal gençleştirme metotları ile sahaya gelmesi mümkün olabilmekte gerekli görüldüğü durumlarda fidan ve tohum desteği ile alanlar kısa bir süre içerisinde yeniden ormanlaştırılabilmektedir. Yangın sonrası yapılacak olan gençleştirme çalışmaları Orman Genel Müdürlüğü (OGM) bünyesinde yapılmaktadır. Devlet ormanlarına şahıs, vakıf ve dernek gibi kurumlar izinsiz fidan dikememekte, bu kurumlar sadece OGM’nin izin verdiği alanlarda ağaçlandırma yaparak katkı sağlayabilmektedirler.
Ayrıca, yanan orman alanlarının yangın sonrasında otel vb. yapılaşmalar için imara açılacağı şeklinde zaman zaman kamuoyunda yanlış bir algının oluştuğu görülmektedir. Ancak Anayasanın 169.maddesi gereğince yanan alanların yeniden orman haline getirilmesi zorunludur. Başka bir amaç için kullanılamaz. Orman yangınlarında öncelik uluslararası öneme sahip Milli Park, Tabiatı Koruma Alanı gibi korunan alanlar ve kanyonlar gibi ağaçlandırılması zor bölgeler ile yerleşim yerlerinin korunmasıdır. İşletme ormanları bu alanlara göre yangın sonrası daha kolay yenilenebilen niteliktedir.
Öneriler:
- Orman Yangınları çıktıktan sonra gerek hava halleri gerekse topoğrafik nedenlerle söndürülmesi oldukça zor olaylardır. Bu nedenle yangının söndürülmesinden ziyade çıkmasını azaltacak koruyucu önlemlerin alınması büyük önem arz etmektedir. Bu doğrultuda yangın sebeplerinin en önemlisi olan insan kaynağının bilinçlendirilmesi ilköğretim düzeyinden başlayarak eğitilmesi önem arz etmektedir. Özellikle orman, doğa, arazi bilgisi olmayan vatandaşın yangına hassas orman alanlarını kullanırken sadece izin verilen alanları kullanması bunun dışındaki araziye giriş-çıkışının yangına hassas dönemlerde kısıtlanması gerekmektedir.
- Yangın sonrası ormanların rehabilitasyonu orman ekosistemlerinin sürdürülebilirliği açısından önem arz etmektedir. Bu nedenle yanan alanların doğal süksesyona izin verecek şekilde belli bir süre doğal gençleştirmeye bırakılması, gerektiği takdirde tohum ve fidan takviyesi yapılması gerekmektedir. Yanan alanlarda saf meşcereler yerine karışık meşcereler kurmak veya doğal maki vejetasyonunu desteklemek ekosistem açısından daha faydalı olacaktır. İşletme ormanlarında daha önce başlatılan YARDOP projesi eksiklikleri giderilerek ve güncellenerek yangına hassas alanlarda koruma zonu olarak uygulanabilir.
- Son dönemde çıkan yangınların çoğu yerleşim yerleri yakınlarında özellikle de halkın rekreasyon talebi olan alanlarda çıkmaktadır. Bu durum turizm alanlarında insan baskısını artırmakta ve yangın riskini çoğaltmaktadır. Bu riski azaltmak için turizm bölgelerinde özellikle otel vb. konaklama tesislerine yakın yerlerde bir koruma zonu oluşturulması yangına hassas dönemlerde bu alanların kullanımının kontrol alınması gerekmektedir.
- Ayrıca özellikle rüzgarlı günlerde ormanlardan geçen enerji iletim hatları ve özellikle yüksek gerilim hatları yangınlara neden olan unsurlardandır. Bu hatların geçiş alanlarının ve etki alanlarının belirli periyotlarda temizlenmesi, hatların bakımlarının yapılması gerekmektedir.
- Çıkan yangın sayısı, olumsuz meteorolojik ve coğrafik koşullar yangınla mücadele çalışmalarını zorlaştırmaktadır. Bu aşamada başta OGM çalışanlar olmak üzere yangınla mücadele eden ekiplere toplumsal desteğin verilmesi, bunun için de basın ve sosyal medyada bilgi kirliliğinin önüne geçilmesi, konu ile ilgili yeterince bilgi sahibi olmadan yorum yapılmaması, yetkili, uzman ve konu ile ilgili çalışan bilim adamlarının değerlendirmesine itibar edilmesi önemlidir.
BTÜ ORMAN FAKÜLTESİ